1 Temmuz 2015 Çarşamba

Umut

  Yatağında uzanmış, gözlerini sabahın aydınlığına açmıştı.Yorganı başının yarısına kadar çekmiş, vücudunun hiç bir tarafının yorgan dışarısına  çıkmayacak şekilde, kendini gizlemişti. Yatağının yakınında, yerde içinde iki, üç yudum su kalmış su bardağı, bir kaç gün öncesinden kalma ayaktan çıkartılıp aceleyle sağa sola atılmış, çiftinin nerede olduğu bilinmeyen çoraplar, hafif ter kokusu sinmiş tişörtler, odanın köşelerinde birikmiş toz kütleleri, dün geceden üzerine attırdığı ve sabah çöpe atarım diye düşünerek masanın üstüne koyduğu, sararmış ve katılaşmış peçete, dışarıdan bakıldığında yer yer bir biriyle uyumlu döşenmiş geometrik şekillere ve etnik temalara sahip bir odanın ortasında, ağzı susamış, sürekli geçmişi düşünen ve arada bundan kurtulup gelecekte kendisini bir kahraman olarak görendi.

  Her şeyin düzeleceğine sonuna kadar inanıyordu ama her şeyin mahvolması ve direncini kaybetmesi her zaman ki gibi bir an meselesi, ufacık bir çıtırtının oluşturacağı deprem başlangıcıydı.

  Fikirleri kum fırtınası altında kalmış, alnında oluşan ufak ter yuvarlakları yer, yer büyümüş ve bir yol gibi şakaklarından inmişti. Tedirginliği ayak parmaklarının ucuna kadar kararsızlığıyla birleşmişti. Pişmanlıklar bütün vücudunu sarmış, her gün bir öncekini tekrar eden işkenceler haline gelmişti. Tek başına hiçbir meseleye yön verememesi, onu eritiyordu.

  Yavaşça yorganı üstünden kaldırdı. Esneyerek kalktı yatağından, yavaş adımlarla balkonun kapısını açtı. Kapıyı açmasıyla rüzgar suratını okşadı.Bu sefer aklından hiç bir şey geçmiyordu. Sürekli aynı şeyleri düşündüğünün uzun zamandır farkındaydı. Ellerini balkonun demirine yasladı. Aşağıya doğru baktı önce. Sonrasında da yukarıya doğru baktı. Derin bir nefes aldı ve gözlerini bir süreliğine kapadı. Ayaklarını demirin öbür tarafına attı ve kollarını açıp bıraktı kendini... Artık umut edilecek bir şey yoktu!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder