22 Kasım 2015 Pazar

Çoğunluk

Yeni bir hayat kurmaya çalışıyordu kendine ne yapsa üstüne oturmadığını düşünüyordu çok denedi şansını istediğimi bulurum diye ama artık zorlamaya gerek kalmadığını fark etmişti. Düzene ayak uydurup hayatını sürdürebilecek kadar para kazanmanın yeterli olduğunu biliyordu. Fazlası gereksiz, azı azdı. Düşündü, artık beyaz yakalı olma vakti. Daha bir kaç gün önce tezgahın arkasından yoldan geçen çeşit çeşit insanı izliyordu. Hepsinin farklı bir hikayesi olduğunu biliyordu ve aslında hepsinin Mutsuz olduğunu. Öyle ya da böyle, orada ya da burada Mutsuz. Saati fark etti 7.30. Şirketler ve kuralları. kural 1; İlk günden ise geç kalma! Kravatını taktı son bir kez kontrol etti camları, çöpü unutmamalıydı. Aldı. Kapıyı çekti ve çıktı. Metrobüse giden o yolda ne kadar uykusuz olduğunu düşündü. Şimdi yatakta olmalıydı . Akşam biraz daha erken yatmalıyım diye düşünmedi asla. Olmak istediğini oluyordu o aksamlarda. Çift kişilikli olmak zor olsa gerek. Bundan sonra daha zor.

Ve işte metrobüs, içinde para var mi acaba diye düşündü akbilini ne de olsa çok sık kullanmıyordu uzun zamandır. Denedi şansını, evet geçmişti turnikeden. Son bir kez düşündü kendini kalabalığa atmadan, basma kalıplığa girmeden önce son bir adımı kalmıştı. Kaçmalı mı yeniden? Direnmedi neyse o olacaktı. İstanbul' un o sevdiği karmaşasının, anlamsızlığının ve çarpıklığının parçasıydı artık. Sabah kapıyı çekip çıkmasından akşam trafiği atlatıp eve girmesine kadar tam bir düzen adamı gibi davranmalıydı. O da diğerleri gibi düşünmüyor, okumuyor, eleştirmiyordu. ya da mış gibi yapmasını iyi biliyordu. bu metrobüs neden bu kadar kalabalık diye düşünmedi mesela , insanlar buna neden ses çıkarmıyor. İşe zamanında gitse yeterdi. Görünüşe göre gidecekti de indi metrobüsten. yürümesi gerek iş yerine, son nefes alışları. Ve kapıdaydı derin bir nefes aldı. O büyülü kocaman ağır cam kapıyı açtı,bir adim ve artık içerideydi. Etrafa baktı bazı masalar hala boş dolu olanlarsa bostan farksız. Kim geldi diye çevrildi bir an gözler ve anında geri döndü anlamsız bilgisayar ekranına. Daha en baştan anladı burada olmak istemediğini. Kendine ait olan masayı buldu, oturdu, çantasını açtı ve bilgisayarını çıkarıp bir kez daha baktı etrafına. İstemiyordu ve istemeyeceğinden emindi. Mesai bitiminde alelacele topladı eşyalarını, bir an önce çıkması gerekti buradan. Nefes almak istiyordu. Hemen bir sigara yaktı koşar adımlarla uzaklaşıyordu. İlk metrobüsü aldı ve ev.. Koltuğa bıraktı kendini. Düşünmek bile istemiyordu. Ama böyleleri için düşünmemek çok zor hatta imkansız. Ait olmama hissi o kadar fazla ki bu dünyaya, sen kimsin neden bunu yapıyorsun yapma sen o değilsin diyen biriyle yaşıyorlar kafalarında. O ve içindeki o. Her neyse. Artık bir Clark Kent idi, nasıl yazıldığını bile bilmiyorum diye düşündü. Clark Kent deyince sıradan bir süper kahraman hikayesi beklemeyin burada. Kendi yarattığı çifte hayatlı kahraman, Sabahları havalı gözlüğü ve ceketiyle müşteri toplar, akşamları ise siyah tişörtü ve kotuyla gecenin en karanlığına kadar dans ederdi bir yandan, djin playlistine aldırmadan kendi müzikleriyle kafasında. Toparlandı yerinde. evet Buyum ben dedi, hazırım artık oyuna. başlasın ve bitsin. Nereye gitsem diye düşündü. bir kaç mesaj attı sağa sola. Cevap yok.. Başlarım böyle ise dedi, kendi kendine yetmesini biliyordu. Aldı hırkasını çekti kapıyı ve çıktı. Önce uğranacak yer belli. Artık uçmaya hazır. Bir kaç bira ve tamam etraf dönüyor, kendi sabit. Sonsuzluk, dans ve diğerleri.. Bu gece nasıl bitecek? Nasıl biterse bitsin o buydu böyle yaşayacaktı sabahı, o alarm sesini düşünmek istemiyordu. Yok etti bütün dünyayı birası, müzikleri ve kafası artık yalnızdı. Bir taksiye atladı eve girdi. Ve döngüye girdiğini hissetmişti. Karanlık, düşler ve alarm!!



Mürettebattan,

17 Kasım 2015 Salı

Duraksama

 Ayak parmaklarıma bakıyordum. Yorganın kenarından çıkmış, bir ayak. Öylece ayak parmaklarımı oynatıyordum. Donmuş, sessiz bir şekilde sadece bakıyordum çünkü bir şey düşünsem, devamında öyle cümleler dökülecekti ki... Bir eleştiri makinesine dönüşeceğimden emindim. Tarihsel sebep sonuçlar çıkaracağımdan ve gelecek ile ilgili hayal kurup bol bol post kelimesini kullanacağımdan da emindim.

 Gelişmekten, yaratmaktan, farklı olmaktan, ezenden, ezilenden, algı yönetiminden, aşktan, intikamdan, ondan, bundan, şundan, sokaktan, tarihten, aileden, toplumdan, kurallardan, düşünürlerden ve birçok şeyden... Parmaklarıma bakmaya devam ediyordum. Bir insan kendi gerçekliğinden kaçmak için bütün bunları, kendisine ne güzelde maske yapabiliyordu.

 Gerçeği sürekli inkar eden ben miydim? Kendi gerçeğimden daha ne kadar kaçabilirdim? Baktığım, eleştirdiğim ve irdelediğim şeyler kendimden başka kim olabilirdi?

 Sorular peş peşe gelmeye devam ediyordu. Durdum. Döndüm. Sonra yatakta uyuya kaldım. İşte bütün hikaye bu.