28 Şubat 2017 Salı

Benlik

   Gittikçe sadeleşip daha da beyazlamaya başlamıştım. Şeffaf olmaya ramak kalmıştı. Ama kara bulutlar ve aynalar arasında yok olmak bir o kadar imkansızdı. Bende, hepsine hak verdim.

  Yaptığım şey:  Soğuktan üşürken hızlıca eve girmek isteyen biri gibi hızlı adımlarla yürümekti. Yaşamak, elbette yapılan eleştirilere hak veriyorum demek değildi ama yaptığım kesinlikle buydu. Son zamanlarda yaptığım, hak veriyorum deyip, hızlıca eve koşturmaktı. Hak veriyorum deyip unutmak ya da önemsememekte diyebiliriz. Bu aynı zamanda yalnızlığa açılan kapının tek kilidiydi.

 Yerine oturtulmayan eleştiri ve ya o anda önemsenmeyip hemen unutulmaya yüz tutan eleştiri seni yalnızlığa itiyordu. Biriken ve büyüyen eleştiriler siyah eldivenli bir el olup, üstüne geliyordu ve seni uçurumdan aşağı itiyordu. Sen yere çakılırken, siyah eldivenli elimiz yukarıdan hala seni işaret ediyordu.

 Kendine yapabileceğin en büyük eleştiri yalnızlıkla yüz yüze kalmaktı. O zaman olmaya başlıyor ve aslında silik olan kişiliğini renklendirmeye başlıyordun. Ufak guruplar içinde ki kanıtlanmış benliğini sürekli yenilemeye ihtiyacın kalmıyor ve hak veriyordun kendine. Zaten kaybedecek bir şeyin kalmamıştı. Kazanıp kazanmamakta senin elindeydi. Gittikçe çarpıklaşan ve değişen bir hayatın her yeri doğru olsa elinde toplamda kaç doğru olurdu? Senin için çok doğru kaç doğru ederdi?

 Unuttuğum eleştiriler aklıma geliyor ve o eleştirilerin içindeki gerçekleri hatırlıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder